theayhan46

2 Temmuz 2012 Pazartesi

HAMD

Cenab-ı hakkın sonsuz büyüklüğü karşısında kul hamd ederek,Rabbinin büyüklüğünü idrak eder.Her türlü saygı,hürmet Allah’a mahsus,hamd da sadece onun hakkıdır. Allâh Teâlâ’nın bütün nîmetlerine hamd etmek, müslümanın kulluk vazîfelerinden biridir. Hamd etmek kulluk borcu olduğu gibi, Allâh Teâlâ’nın hamd eden kuldan râzı olduğu  büyük bir lutuf ve ihsandır; O’nun sonsuz rahmetinin bir tecellîsidir.

Âyet-i kerimede rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allâh’a mahsustur…” (el-En’âm, 1)

Yüce rabbimiz kullarının her anında kendisine hamd etmesini istemektedir.Ayet-i kerimelerde bizlere şu şekilde buyurmaktadır:
“…Allâh’a hamd olsun, de!..” (el-İsrâ, 111)
“…Onların duâları; «Bütün hamd ü senâlar, âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsustur.» diye son bulur.” (Yûnus, 10)

Namazın her rekâtında okuduğumuz Fâtiha’nın ilk âyeti, bize “hamd”i telkîn eder:
“Hamd, Âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsustur.”

Sevgili peygamberimiz bizlere hamd hususunda  çok önemli nasihatte bulunarak,hamd ile başlamayan her işten hayır ummamamız gerektiğini Hadis-i şeriflerinde:
“Allâh’a hamd ederek başlanmayan her mühim iş, bereketsiz olur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 18/4840) buyurmak suretiyle bizleri ikaz etmiştir.

Hamd aynı zamanda rabbimizi zikretmenin en güzel yoludur.Peygamber Efendimiz  Hamd  etmenin faziletini şöyle ifade etmektedir:
“Temizlik îmânın yarısıdır. «Elhamdülillâh» duâsı mîzânı, «Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâh» sözleri ise, yer ile gökler arasını sevap ile doldurur. Namaz nûrdur; sadaka burhândır; sabır ziyâdır. Kur’ân, senin ya lehinde ya da aleyhinde delildir. Herkes sabahtan (pazara çıkar) nefsini satar; kimi onu âzâd, kimi de helâk eder.”(Müslim, Tahâret 1; Tirmizî, Deavât 85/3517)

Bizler için en güzel örnek olan Peygamberimiz  sofrasını kaldırdığında şöyle derdi:
“Ey Rabbimiz! Sana tertemiz duygularla, eksilmeyip artan, huzûrundan geri çevrilmeyip kabûl edilen sayısız hamd ile hamd ederiz.” (Buhârî, Et`ime, 54; Ebû Dâvûd, Et`ime, 52; Tirmizî, Deavât, 55) 

“Allâh Teâlâ, yemek yedikten veya bir şey içtikten sonra kendisine hamd eden kulundan hoşnud olur.” (Müslim, Zikir, 89; Tirmizî, Et’ime, 18)

Fahr-i Kâinât Efendimiz, Hazret-i Ömer’in üzerinde bir gömlek görmüştü. Ona:
“–Bu gömleğin yeni mi, yoksa yıkanmış mı?” diye sordu. Ömer -radıyallâhu anh-:
“–Yeni değil, yıkanmış gömlektir, yâ Rasûlallâh!” deyince Allâh Rasûlü:
“–Yeni giy, hamd eden olarak yaşa, şehîd olarak öl!” buyurdu. (Ahmed, II, 89)
Kulun yaptığı en mühim iş, hiç şüphesiz Allâh’a hamd etmektir. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, hamdin fazîletini bildiren bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyururlar:
“Allâh’ın kullarından bir kul; «Yâ Rabbî! Vechinin (yüzünün) celâline, kudret ve hâkimiyetinin azametine lâyık şekilde Sana hamd olsun.» dedi. Bu hamd, kulun amelini yazmakla vazîfeli iki meleği âciz bıraktı. Onlar bu hamdin sevâbını nasıl yazacaklarını bilemediler. Semâya çıktılar ve:
«–Ey Rabbimiz! Sen’in kulun öyle bir söz söyledi ki, sevâbını nasıl yazacağımızı bilemiyoruz.» dediler. Allâh Teâlâ Hazretleri    -kulun söylediği sözü en iyi bilen olduğu hâlde-:
«–Benim kulum ne söyledi?» diye sordu. Melekler şöyle cevap verdi:
«–Ey Rabbimiz! O kul şu şekilde hamd etti:

Yâ Rabbî! Vechinin (yüzünün) celâline, kudret ve hâkimiyetinin azametine lâyık şekilde Sana hamd olsun.»
Bunun üzerine Allâh Teâlâ o iki meleğe buyurdu ki:
«–Kulum Bana kavuşup da Ben onu söylediği söze (hamde) karşılık mükâfatlandırıncaya kadar, siz o sözü kulumun söylediği gibi yazınız!» buyurdu.”(İbn-i Mâce, Edeb, 55)
Bizleri kul olarak sımsıkı sarılmamız gereken konulardan biride her halimizde hamd etmek,sağlıklıyken,hastayken,mutlu iken,mutsuz iken,varlıklı iken,varlıksız iken v.s
Her anımızda,her halimizde,her anımızda hamd etmek mü’min olarak vazifemizdir.Hadis-i şeriflerde zikrettiğim üzre Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmanın yoludur Hamd etmek.Rabbim bizleri layıkıyla Hamd eden kullarından eylesin.Amin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder